ÂDİYÂT* SÛRESİ ÜZERİNE BİR ŞİİR DENEMESİ

ALLAH’IN ADI İLE BAŞLAYALIM HER İŞE

RAHMÂN VE RAHÎM O’DUR, ŞÂHİT OLUR GİDİŞE

YEMÎN OLSUN ATLARA, NEFES NEFESE KOŞAN1

KIVILCIMLAR ÇIKARIP SANKİ ATEŞLER SAÇAN2

SABAH VAKTİ ERKENDEN DÜŞMANA AKIN EDEN3

TOZU DUMANA KATIP BULUT GİBİ YÜKSELTEN4

ÇILGINCA SALDIRARAK ORDU İÇİNE DALAN5

ARDINI DÜŞÜNMEDEN KENDİNİ HİÇE SAYAN

ŞU BİR GERÇEK Kİ İNSÂN, RABBİNE ÇOK NANKÖRDÜR6

KENDİSİ DE ŞÂHİTTİR, BU DURUMU GÖRMÜŞDÜR7

ÇÜNKÜ SERVET HIRSINA KAPILMIŞTIR BENCİLCE8

KABRİNDEN KIYÂMINI BİLMEMİŞTİR KENDİNCE9

SÎNELER AÇILIP DA SIRLAR DÖKÜLDÜĞÜNDE10

HER ŞEYDEN HABERDARDIR RABBİN SENİN NEZDİNDE11

NECMETTİN ŞAHİNLER

20 KASIM 2024, 10.43

TRABZON

* Âdiyât terimi, Araplar tarafından çok eski zamanlardan Orta Çağ’lara kadar kullanılan savaş atlarını veyâ binek atlarını gösterir (terimin müennes hâlde kullanılması, kural olarak, dişilerin damızlık atlara tercih edilmesindendir). Geleneksel açıklamalar, “binek atları”nın burada müminlerin Allah yolunda savaşmalarını (cihad) sembolize ettiği ve bu nedenle son derece övgüye değer bir şeyi temsil ettiği varsayımına dayanmaktadır. Oysa bu açıklama, böyle olumlu bir temsil ile 6. âyet ve devâmında ifâde edilen kınama arasındaki tenâkuzu dikkate almamakta, ayrıca bu şekildeki bir klasik açıklama sûrenin iki bölümü arasında mantıkî bir bağlantı kuramamaktadır. Ama böyle bir bağlantının varlığı gerekli olduğundan ve 6-11. âyetler tartışmasız bir şekilde kınayıcı bir nitelik taşıdığından, ilk beş âyetin de aynı -veyâ, en azından benzer- bir karaktere sâhip olduğu sonucuna varırız. “Binek atları” temsîlinin burada olumlu bir anlamda kullanıldığı ön yargısından kendimizi kurtardığımızda bu karakter hemen açıkça anlaşılır. Burada tersi geçerlidir. “Binek atları”, şüpheye mahal bırakmayacak şekilde, yoldan çıkmış insan rûhunu veyâ kişiliğini sembolize eder -bütün ruhî yönelişlerden yoksun, her türlü bâtıl ile şartlanmış ve yönlendirilmiş, bencil arzuların, çılgınca ihtirasların kölesi olmuş, akıl ve bilincin kontrolünden çıkmış, şaşkın toz bulutlarının ve sapık iştahların körleştirdiği, karmaşık/çözümsüz durumlara kendini sokan ve böylece manevî yok oluşunu hazırlayan insan rûhunu.

  1. Âdiyât 100/1: “Vel âdiyâti dabhâ (dabhan).” ↩︎
  2. Âdiyât 100/2: “Fel mûriyâti kadhâ (kadhan).” ↩︎
  3. Âdiyât 100/3: “Fel mugîrâti subhâ (subhan).” ↩︎
  4. Âdiyât 100/4: “Fe eserne bihî nak’â (nak’en).” ↩︎
  5. Âdiyât 100/5: “Fe vesatne bihî cem’â (cem’an).” ↩︎
  6. Âdiyât 100/6: “İnnel insâne li rabbihî le kenûd (kenûdun).” ↩︎
  7. Âdiyât 100/7 “Ve innehu alâ zâlike le şehîd (şehîdun).” ↩︎
  8. Âdiyât 100/8: “Ve innehu li hubbil hayri le şedîd (şedîdun).” ↩︎
  9. Âdiyât 100/9: “E fe lâ ya’lemu izâ bu’siramâ fîl kubur (kubûri).” ↩︎
  10. Âdiyât 100/10: “Ve hussıle mâ fîs sudur (sudûri).” ↩︎
  11. Âdiyât 100/11: “İnne rabbehum bihim yevme izin le habîr (habîrun).” ↩︎