Getirdiğim kokuları hâlâ duymadın mı cancağızım?
Ya çıkardığım incileri…
Daha takmadın mı kulağına?
Bir de sözlerim vardı hani, yankı bulmayan yüreğinde…
Daha ne kadar beklemek lâzım cancağızım?
Kaç iklim geçmesi gerekiyor üzerinden,
Kilitlerin çözülmesi, perdelerin kalkması için?
Sabırlıyım, beklemeye alışığım cancağızım.
Yeter ki uyan, gaflet tozunu at yüzünden…
Duvara yeşil çizgi çektim görmedin cancağızım.
Kaç kez bakırı altına çevirdim gözünün önünde…
Ne deryalar yaptım damladan.
Besteler çıkardım, tablolar donattım yedi sesten, yedi renkten,
Nasibin bu kadarmış cancağızım, benden bu kadar…
Ne zamana kadar iki yüzlülükle oyalanıp duracaksın cancağızım?
Nereye kadar aynaların aldatıcı görüntüsüne takılıp kalacaksın?
Bırak artık kabın dışını yıkamayı!
Sana içi lâzım cancağızım.
Gönül Kâben putlarla dolu, kıblen nefsin olmuş!
Eğer görmüyorsan, görenlere sor cancağızım.
Zehri balla karıştırmış, düz yolda şaşırmışsın!
Acı ama İdris’in elbisesini giymiş İblis gibisin!
İçindeki feryat göğe ağdı farkında mısın?
Eğer değilsen, olanlara sor cancağızım.
Seni ancak aşk temizler, aşk arındırır!
Aşkın mektebi yoktur, yaşayanlara sor cancağızım.
NECMETTİN ŞAHİNLER
1992
TRABZON