Bir deniz feneriyim sarp yamacın başında
Gelip geçenlerim çok ama kimler farkında?
Asla şikâyet değil kalsam da tek başıma
Rüzgâr dalga ve martı eşlik eder taşıma
Işığım sûret seçmez karşılıksız hediye
Yeter ki yol göstersin şaşırmış her gemiye
Mutlu olsun yolcular demir atsın huzura
Kavuşsun bir an önce umdukları zuhûra
Bir yerde sabit olmak içimde büyük sızı
Ne zaman duygulansam gelir Çoban Yıldızı
Dertleşir konuşuruz gecenin yarısında
Sulara vuran Ay’ın yansıyan sarısında
Bazen deli bir rüzgâr çığlık atar yanımda
Getirdiği bulutlar damla olur camımda
Onu da hoş görürüm yükünü böyle atar
Kimini benim gibi, yeşil yosunlar sarar
Aylar sonra ilk defa bir çift geldi yanıma
Bir kalple iki harfi kazıdılar kapıma
Biraz canım yansa da mutlu oldum onlara
Arkasından ağladım yalnız yanan mumlara
Dün gece göçmen bir kuş sığındı duvarıma
Islanmış kanatları hüzün verdi bağrıma
Yorgun ürkek garipti sormadım ülkesini
O da kalıcı değil bıraktı gölgesini
Neler gördü bu gözler şu deryâ kenarında
Kimi eski bir kalyon kimi de baharında
Ne umutlar hasretler taşıdılar yıllarca
Benimse ağırlığım omuzumda tonlarca
Deniz feneri olmak, değil kendi seçimim,
Kader takdir etmişse, demek budur geçimim
Zamanla âşık oldum köpüklü denizlere
İzlerini bırakıp yol alan teknelere
Bugün bir meczup geldi saç sakalı dağılmış
Üstünde yırtık gömlek yakaları ağarmış
Kim bilir ne derdi var bu hâle nasıl düşmüş
Yoksa aşkta yutkunmuş hayatına mı küsmüş?
Zaman nasıl da geçti günler aylar ve yıllar
Yorgun bakışlarımdan silinmiş hâtıralar
Anlatacak ne kaldı şu hayâl dünyasından
Uyanmaya az kaldı Yusuf’un rüyâsından
Bir deniz feneriydim sarp yamacın başında
Artık eski hâlim yok ilerlemiş yaşımda
Kaybolsa da ışığım iki taş kalsa yeter
Işık verdiğim yerde peşimden yeller eser
NECMETTİN ŞAHİNLER
16 Nisan 2019, 09.15
Trabzon