Kitap Kavramı

Kitap” kavramı, –en temel ve önemli kavramlardan biri olarak– Kur’ân’da yaklaşık 250 yerde geçmektedir. Ayrıca bu kavram “Kitap’lara îman” adı altında bir akîde konusuolarak da inanmamız gereken umdeler arasındadır. Acaba “Kitap” denilince ne anlatılmak istenmektedir ve “Kitap’lara îman” ile kastedilen nedir? İşte bu sorulara cevap aramak için önce Kur’ân’da kitap kavramının hangi anlamlarda kullanıldığını bilmemiz/öğrenmemiz gerekmektedir.

Kitap kavramı, yüzeysel bir karşılıkla “harfleri birbirine yazıyla bitiştirmek” anlamına gelir. Ama harfler sadece yazı ile değil söz ile de birbirlerine bağlanabilirler. Bu açıdan baktığımızda tertipli/düzenli sesler de “kitap” kategorisine girmektedir. Onun için Allah’ın kelâmına, yazılı olmasa da “kitap” denir. Zaten Kur’ân’da sürekli olarak geçen “Kitap” kavramı da, her zaman Kur’ân’ın yazılı şekli anlamında değildir.

Kitap konusuna Kur’ânî bir başlangıç yapmak gerekirse, en dikkat çekici kavram “Ümmü’l-Kitap”, yani “Kitap’ın Anası/Aslı” ifadesidir. Diğer kitaplar ise –hangi tür olursa olsun– anlaşılıyor ki bu Ana Kitap’tan kaynağını alan açılımlardır. Ümmü’l-Kitap kavramı Kur’ân’ın Ra’d 13/391 ve Zuhrûf 43/42 âyetlerinde geçmektedir ve bu kavrama verilecek en isabetlisi “Allah’ın ezelî ilmi” anlamıdır. Çünkü evrende değişecek veya değişmeyecek olan her şey Allah’ın ezelî ilminde mevcuttur. İrfânî dilde Ümmü’l-Kitap, Mutlak Varlık’tan ilk zuhûr eden Akl-ı Evvel olarak da tanımlanmıştır. Akl-ı Evvel, Allah’ın Mutlak Teklik3 hâlindeyken kendini izhâr etmeye başlamasına karşılık gelen İlâhî Bilinç’tir. Başka bir deyişle Akl-ı Evvel, Hakk’ın zâhirde tecellî eden bilincidir. Bu mertebeye “Hakîkat-i Muhammediyye” adı da verilmiştir. Aynı zamanda bu mertebe, “a’yân-ı sâbite”nin düzeyini temsil etmesi açısından “ilk taayyün mertebesi”dir. Daha öz bir tanımla Ümmü’l-Kitap, “Allah” adıyla işaret edilen varlığın, bizzat ilminde yarattığı âlemleri oluşturan ana kitaptır.

Kur’ân’ın üzerinde durduğu bir başka kitap da “Evren Kitabı”dır. Kur’ân’a göre varlık ve oluş bütünüyle okunması gereken bir kitap oluşturur. Evren, Allah’ın “Kün/ol” emriyle meydana gelen bir kelimeler düzenidir. Önce bu bilgi Ümmü’l-Kitap’ta, yani Allah’ın ezelî ilminde saklıydı, sonra bu kelimeler açığa çıkarak, varlığa bürünerek “Evren” adı verilen Kitap’ı oluşturdular. Bu kitapta varlıkların tüm görevleri ve evrenin işleyiş kanunları/hükümleri yer aldı. İşte yaratılışla birlikte hükmolunan her şey vakti gelince ortaya çıkmakta ve evrenin tümünde ne olup bitiyorsa, kesinlikle bu yazıya/kitaba, yani “Kitâb-ı Mübîn”e göre meydana gelmektedir. Bu gerçek Kur’ân’da şöyle ifade edilir:

Halbuki yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi [Allah’ın] mahlûku/ümmeti olmasın. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır.4

“…O, karada ve denizde olan her şeyi bilir; bir yaprak düşmez ki O bundan haberdar olmasın; ve ne yeryüzünün derin karanlığında bir habbe, ne de canlı/yaş veya ölü/kuru hiçbir şey yoktur ki [O’nun] apaçık Kitap’ında kaydedilmiş olmasın.”5

“Yerde ve kendi öz nefislerinizde başınıza bir şey gelmesin ki, biz onu yaratmadan önce, bir Kitap’ta bulunmuş olmasın.”6

Bir başka kitap “insan”dır. Kur’ân insanı da bir kitap olarak bize tanıtmaktadır. Çünkü insan Allah’ın hem en büyük âyetidir, hem de içinde sonsuz âyetleri barındırmaktadır. İnsanı okumak/okuyabilmek bir anlamda en mükemmel kitabı okumaktır. Kur’ân bu gerçeği şöyle vurgular:

Zamanı geldiğinde insana mesajlarımızı [evrenin] uçsuz bucaksız ufuklarında ve kendi öz benliklerinde [bulduklarıyla] tam olarak anlatacağız ki bu [vahy]in tartışılmaz bir gerçek olduğu, apaçık ortaya çıksın. Rabbinin her şeye tanık olduğu[nu bilmeleri onlara] hâlâ yetmez mi?”7

Yeryüzünde içlerinde hiçbir şüphe duymadan inananlar[ın görebileceği, Allah’ın varlığının] işaretleri vardır, tıpkı kendi kişiliğiniz üzerinde de [O’nun işaretleri bulunduğu] gibi; [bunları] görmüyor musunuz?”8

Kendi yaratılışınızda ve O’nun [yeryüzüne] serpiştirdiği hayvan (tür)ler(in)de bütün kalpleriyle inananlar için mesajlar vardır.9

Kur’ân’da ilk peygamberden sonuncuya kadar bütün nebîlerin aldıkları vahiyler de bir “Kitap” olarak nitelendirilir. Ayrıca bu vahiyler arasından peygamberlere gelmiş olan parçaların bir kısmını da yine kitaplar oluşturur. Bunlar “Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’ân”dır. Bir kısım parçalarsa insanlık dünyasına “suhuf” yani “sayfalar” olarak gönderilmiştir. Kur’ân’ın peygamberlere gönderilen vahiylerin genel toplamını “Kitap” olarak tanımladığı âyet, Hadîd 57/25. âyettir: “Doğrusu, [daha önce de] elçilerimizi [bu] hakîkatin bütün kanıtları ile gönderdik ve onlar aracılığıyla vahyi/kitabı bağışladık…10

Özelde Hz. Peygamber’e indirilmiş son vahiy olan Kur’ân’a da “Kitap” denir. Bu ifade Kur’ân’da birçok âyette geçmektedir:

[Ey Muhammed!] Sana indirdiğimiz bu kutsal ilâhî kelâm[da her şeyi açıkladık ki] insanlar onun mesajı üzerinde iyice düşünsünler ve akıl-iz’ân sâhipleri ondan ders alsınlar.”11

Hakîkati ortaya koyan bu vahyi sana indiren Biziz; öyleyse içten bir inançla Allah’a bağlanarak yalnız O’na kulluk et!”12

Bir ilâhî kelâm ki, (taşıdığı) mesajlar, anlama ve kavrama yeteneğine sahip insanlar için Arapça bir hitâbe olarak apaçık beyan edilmiştir.13

Düşün, özünde açık olan ve hakîkati bütün açıklığıyla ortaya seren bu ilâhî kelâmı!14

Verdiğimiz bütün bu âyetlerde Türkçeye “ilâhî kelâm, vahiy” olarak çevrilen kelimelerin Arapça orijinali “Kitap”tır.

Kur’ân’da tüm oluşların ve özellikle de insanın fiillerinin kaydedildiği evrensel kayıtlara da “Kitap” denmektedir. Bu kitapta her ferdin hayır ve şer adına işlediği her şey yer almaktadır. Kur’ân bu gerçeği şöyle vurgular:

Ve [o Gün, herkesin dünyada yapıp-ettiklerine dair] kitap önlerine konduğunda, suçluların orada (yazılı) olanlardan irkildiklerini görürsün; ‘Vah bize! Nasıl bir kitapmış bu! Küçük, büyük hiçbir şey bırakmamış, her şeyi hesaba geçirmiş!’ derler. Ve yapıp-ettikleri her şeyi (kaydedilmiş olarak) önlerinde bulurlar ve Rabbinin kimseye haksızlık yapmadığını [anlarlar].15

Bir başka âyet de semânın/göklerin bir kitap tomarı gibi dürülüp açılacağını bize söyleyen Enbiyâ 21/104. âyettir:

O gün gökleri sayfaları dürer gibi düreceğiz…16

Yukarıda sözünü ettiğimiz bu evrensel kayıtlar içinde, herkesin hareket ve niyetinin işlendiği levhalar da vardır ve Kur’ân bunlara da “Kitap” adını vermektedir. Bu kitaplar hesap gününde insanın önüne konulacak ve ona şöyle denecektir: “(Şimdi) oku kitabını! (Çünkü) bugün kendi hesabını kendin çıkaracak durumdasın!17

Kitap” kavramı bazı âyetlerde “delil/ispat/kanıt” anlamında da kullanılmıştır. Bu âyetleri de şöyle sıralamak mümkündür:

Hal böyleyken, yine de insanların içinde niceleri vardır ki, herhangi bir bilgiye, herhangi bir doğru yol öğretisine ve ışık saçan bir ilâhî kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında tartışmakta; [başkalarını] Allah yolundan saptırmak için [hakka] sırt çevirmektedir…18

Yoksa [iddialarınızı doğrulayacak] açık bir deliliniz mi var? Eğer doğru söylüyorsanız, kendi kitabınızı getirin!19

Bazı âyetlerde ise “Kitap” kelimesi “yazılı sayfalar20, “önce dileyip, sonra meydana getirme21, “hükmetmek, farz kılmak22, “kılmak, arasına katmak23, “yazma, yazışma, mektup24 anlamlarında da kullanılmıştır.

Anlaşılıyor ki, insanı kuşatan âlem bir kitap olduğu gibi, insanın kuşattığı âlem de bir kitaptır. Bunlardan birine “Evren Kitabı” diğerine ise “İnsan Kitabı” diyoruz. Bunun yanında evren ve insan adlı kitapları gerektiği gibi okuyabilmemiz için bize bir de “Vahiy Kitabı/Kur’ân” indirilmiştir.

Necmettin Şahinler

Yazarın Tek Allah, Tek Din, Tek Kitap (Hayy Yayınları, 2018) adlı kitabından alınmıştır.

  1. Ra’d 13/39: “Yemhûllâhu mâ yeşâu ve yusbit(yusbitu), ve indehu ummul kitâb(kitâbi).” ↩︎
  2. Zuhrûf 43/4: “Ve innehu fî ummil kitâbi ledeynâ le alîyyun hakîm(hakîmun).” ↩︎
  3. Ahadiyyet. ↩︎
  4. En’âm 6/38: “Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn(yuhşerûne).” ↩︎
  5. En’âm 6/59: “…ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahr(bahri), ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn(mubînin).” ↩︎
  6. Hadîd 57/22: “Mâ esâbe min musîbetin fîl ardı ve lâ fî enfusikum illâ fî kitâbin min kabli en nebreehâ, inne zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun).” ↩︎
  7. Fussilet 41/53: “Se nurîhim âyâtinâ fîl âfâkı ve fî enfusihim hattâ yetebeyyene lehum ennehul hakk(hakku), e ve lem yekfi bi rabbike ennehu alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).” ↩︎
  8. Zâriyât 51/20-21: “Ve fîl ardı âyâtun lil mûkınîne. Ve fî enfusikum, e fe lâ tubsirûn(tubsirûne).” ↩︎
  9. Câsiye 45/4: “Ve fî halkıkum ve mâ yebussu min dâbbetin âyâtun li kavmin yûkınûn(yûkınûne).” ↩︎
  10. Hadîd 57/25: “Lekad erselnâ rusulenâ bil beyyinâti ve enzelnâ meahumul kitâbe…” ↩︎
  11. Sâd 38/29: “Kitâbun enzelnâhu ileyke mubârekun li yeddebberû âyâtihî ve li yetezekkere ûlul elbâb(elbâbi).” ↩︎
  12. Zümer 39/2: “İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı fa’budillâhe muhlisan lehud dîn(dine).” ↩︎
  13. Fussilet 41/3: “Kitâbun fussilet âyâtuhu kur’ânen arabiyyen li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).” ↩︎
  14. Duhân 44/2: “Vel kitâbil mubîn(mubîni).” ↩︎
  15. Kehf 18/49: “Ve vudıal kitâbu fe terel mucrimîne muşfikîne mimmâ fîhi ve yekûlûne yâ veyletenâ mâli hâzel kitâbi lâ yugâdiru sagîreten ve lâ kebîreten illâ ahsâhâ, ve vecedû mâ amilû hâdırâ(hâdıren), ve lâ yazlimu rabbuke ehadâ(ehaden).” ↩︎
  16. Enbiyâ 21/104: “Yevme natvis semâe ke tayyis sicilli lil kutub(kutubi)…” ↩︎
  17. İsrâ 17/14: “İkra’ kitâbek(kitâbeke), kefâ bi nefsikel yevme aleyke hasîbâ(hasîben).↩︎
  18. Hac 22/8-9: “Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin). Sâniye ıtfihî li yudılle an sebîlillâh(sebîlillâhi)…” ↩︎
  19. Sâffât 37/156-157: “Em lekum sultânun mubîn(mubînun). Fe’tû bi kitâbikum in kuntum sâdikîn(sâdikîne).” ↩︎
  20. En’âm 6/7. ↩︎
  21. Mücâdele 58/21. ↩︎
  22. Enfâl 8/75; Bakara 2/183; Nisâ 4/103. ↩︎
  23. Âl-i İmrân 3/53. ↩︎
  24. Nûr 24/33; Neml 27/28. ↩︎

Paylaş

PAYLAŞ

E-bülten aboneliği